Yeni Maden: Toprak

Toprak, yaşamın temelini oluşturan ve birçok canlı türü için yaşamsal öneme sahip olan bir doğal kaynaktır. Toprak, mineral partiküller, organik madde, su, hava ve canlı organizmaların bir araya gelmesiyle oluşan karmaşık bir yapıya sahiptir. İçinde bitkilerin köklerinin büyüyebileceği bir ortam sağlar, suyu tutar, besin maddelerini depolar ve karbon döngüsüne katkıda bulunur.

Toprağın önemi, tarım, gıda üretimi, su döngüsü, biyolojik çeşitlilik, ekosistem sağlığı ve iklim düzenlemesi gibi birçok alanda ortaya çıkar. Tarımın temelini oluşturan verimli topraklar, gıda üretimi için hayati öneme sahiptir. Aynı zamanda, topraklar suyu filtreleyerek yeraltı su kaynaklarını korur, erozyonu önler ve sel riskini azaltır.

Toprak, biyolojik çeşitliliğin korunmasında da kritik bir rol oynar. Toprakta yaşayan mikroorganizmalar, böcekler, solucanlar ve diğer canlılar, besin zincirinin önemli bir parçasını oluşturur ve toprak ekosistemlerinin dengesini sağlar. Aynı zamanda, topraklar karbon depolama konusunda da önemlidir. Organik madde içeren topraklar, atmosferden karbon emerek iklim değişikliğini hafifletmeye yardımcı olur.

Ancak, insan faaliyetleri ve çevresel etmenler toprakların kalitesini azaltabilir ve erozyona neden olabilir. Tarım ilaçları, kimyasal gübreler, aşırı otlatma, ormansızlaşma ve kentsel gelişim gibi faktörler toprak erozyonunu hızlandırabilir ve verimli toprak kaybına yol açabilir.

Bu nedenle, toprakların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi ve korunması büyük önem taşır. Sürdürülebilir tarım uygulamaları, erozyon kontrolü, orman ve doğal alanların korunması, organik atıkların kompostlanması ve toprak rehabilitasyonu gibi çeşitli yöntemlerle toprakların kalitesi ve verimliliği artırılabilir. Böylece, topraklar uzun vadede insanlık için yaşamsal olan hizmetlerini sürdürebilir şekilde sunabilirler.

Yatırımda Toprağa Dönüş

Son yıllarda yaşanan küresel enflasyon sorunu yüzünden vatandaş parasını korumak için çeşitli yatırımlara yöneliyor. Kimi mevduatını faize yatırırken, kimi de gayrimenkule yöneliyor. Ancak krediye erişim sıkıntıları ve konut fiyatlarında yaşanan artışlar nedeniyle, İstanbul’da yaşayan vatandaş yatırım aracı olarak fiyatını daha uygun bulduğu arsalara yöneldi. Uzmanlar İstanbul’un çevresindeki illerin tercih edildiğini söylerken bazı yatırımcıların Balıkesir hatta Eskişehir’den bile arsa aldığını söylüyor.

Gayrimenkul Uzmanı Nilüfer Kas arsa satışlarının son zamanlarda gözle görülür bir şekilde arttığını dile getirdi. Kas “Konut ve arsa dengesine baktığımızda arsa lehine yüzde olarak çok ciddi bir değişim var. Ekim ayında satılan tüm gayrimenkuller yüzde 38’i konutken ilk defa yüzde 62 si arsa oldu. Yatırımcı hem parasını değerlendirmek hem de üzerine bir konut yapabilir miyim diyenler tamamen arsaya yöneldiler” diye konuştu.

Ata Yadigarı

Ata tohumu, DNA dizilimine müdahale edilmeden ve saflığı korunarak çoğaltılan bir tohum çeşidilir. Bu tohumlar, nesilden nesile yetiştirilen doğal ürünlerden elde edilir. Söz konusu ürünlerin temel özelliği; ekim, çoğaltma ve yetiştirme işlemlerinin hiçbir aşamasında kimyasal müdahale yapılmamasıdır. Mahsuller, Anadolu çiftçilerinin ektikleri doğal ve katkısız ürünlerden elde edilir.

Anadolu’ya özgü ürünlerden elde edilen tohumlar Ata tohumu olarak adlandırılır. Söz konusu bitkiler, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde doğal koşullara uygun bir biçimde yetiştirilir. Ata tohumu bu sayede çeşitlilik bakımından zengindir. Söz konusu tohumlar arasında, aynı sebze-meyve türünde birçok farklı çeşit bulmak mümkündür. Bu zenginlik, ülkenin farklı yerlerindeki doğal koşullar sayesinde mümkün olur.

Ata tohumu kategorisinde geniş bir ürün skalasından bahsedilebilir. Söz konusu mahsuller arasında bakliyatlardan meyvelere kadar zengin bir çeşitlilik vardır. Örneğin; ata tohum buğday yetiştirmek için iyi bir tercihtir. Bu tohumlar, Anadolu’nun doğal koşullarında yetişen özel buğday türlerinden elde edilir.

Türkiye’nin farklı bölgelerinde yetişen ve spesifik özelliklere sahip olan ürünler de ata tohumu skalasında yer alır. Zengin besin değeriyle ve kendine özgü yapısıyla dikkat çeken Bodrum domatesi bu çeşitliliğe örnek gösterilebilir. Kanlıca sivri biberi, Çengelköy salatalığı, Bardacık inciri gibi özel türler ATP (Ata Tohumu Projesi) kapsamında koruma altına alınır.

Anadolu’nun zengin tarım ürünlerinden elde edilen ata tohumu doğal koşullarda yetiştirmek için uygundur. Örneğin; ata tohumu domates çeşitleri, Ege ve Akdeniz bölgelerinde kolaylıkla yetişebilir. Söz konusu mamullerin yetiştirilmesinde kimyasal besin veya aşırı gübreleme gerekmez. Bitkiden verim elde etmek için su, besin ve güneş ışığı gibi doğal ihtiyaçlarını karşılamak yeterli olur.

Ata Tohum Hareketi dâhilinde incelenen ürünler, Tarım ve Orman Bakanlığı uzmanları tarafından çoğaltılır. Çoğaltma işleminde bitkilerin naturel gelişim süreçlerinden yararlanılır. Ürün bu sayede doğal vitamin ve mineral zenginliğini hiçbir bozulma olmadan korur. Söz konusu tohumlar, profesyonel çiftçiliğin yanı sıra hobi yetiştiriciliği için de uygun bir yapıya sahiptir.

GDO’lu hibrit tohumdan elde edilen ürünler, buzdolabında uzun süre muhafaza edilebilir. Bu durumun sebebi, tohumların genetiğine saklama ömrünü arttıracak müdahalelerin yapılmış olmasıdır. Ata tohumlarında böyle bir durum söz konusu değildir. Bu ürünlerden elde edilen mahsullerin muhafaza ömrü kısadır. Ürünler, hasattan sonra kısa süre içinde tüketilmelidir.Muhafaza ömrünün kısalığı bir dezavantaj değildir. Ata tohumu fidesinden elde edilen meyve ve sebzeler vitamin ve mineral değerlerini koruyarak yetişir. Bu ürünlerde bitkilerin doğasında bulunan zengin içerik muhafaza edilir. Söz konusu mamuller, bu özellik sayesinde sağlıklı bir beslenme alternatifi oluşturur.Vitamin ve mineral dengesinin korunması, sağlığın yanı sıra lezzet açısından da avantajlı bir durumdur. Atalık tohumlardan elde edilen ürünler doğal şeker ve mineral dengesi sayesinde lezzetli bir yapıdadır. Bu mamuller; reçel, turşu, marmelat ve kurutma gibi saklama yöntemleri için de uygundur.Doğurganlıkata tohumlarının ayırt edici özelliklerinden biridir. Söz konusu ürünler, sürdürülebilir bir yapıya sahiptir. Uygun yetiştirme koşullarını sağlayarak bu ürünlerden nesiller boyunca verim almak mümkündür.

Yaz ve Turizm

Yaz ayları, pek çok ülke için turizm sezonunun canlandığı dönemdir. Bu dönemde, turizm sektörü özellikle sahil şeritlerinde ve turistik destinasyonlarda hareketlenir. Turistlerin artan sayısıyla birlikte ekonomik göstergelerde çeşitli değişiklikler gözlenir.

Yaz turizminin ekonomik etkileri oldukça çeşitlidir. İşte bu etkilerden bazıları

Turizm Geliri Artışı: Yaz aylarında turizm sezonunun açılmasıyla birlikte turizm gelirlerinde artış görülür. Turistlerin konaklama, yeme-içme, alışveriş gibi harcamaları ekonomiye önemli bir canlılık getirir.

Döviz Kuru Dalgalanmaları: Yoğun turist akını, yerel para biriminin döviz kurları karşısında dalgalanmasına neden olabilir. Yabancı para birimlerine olan talep artar ve bu da yerel para biriminin değerinde bir düşüşe yol açabilir.

İstihdam Artışı: Turizm sektörü, yaz aylarında istihdamda artış sağlar. Oteller, restoranlar, turizm acenteleri gibi sektörlerde iş imkanları genişler ve işsizlik oranları düşebilir.

Enflasyon Baskısı: Artan turist talebi, bazı sektörlerde fiyat artışlarına neden olabilir. Özellikle turistik bölgelerdeki mal ve hizmet fiyatlarında artışlar yaşanabilir.

GSYİH Katkısı: Turizm gelirlerindeki artış, ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’na olumlu bir katkı sağlar. Turizm sektöründeki büyüme, ülkenin ekonomik büyümesini destekler.

Ticaret Dengesi Değişimi: Turistlerin harcamaları, ülkenin dış ticaret dengesini etkileyebilir. Yerli olmayan turistlerin ülkede yapacakları harcamalar, dış ticaret dengesine olumlu bir etki yapabilir.

Yaz turizminin ekonomik etkileri, ülkelerin turizm potansiyeline, politik istikrara ve uluslararası ilişkilere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Ancak genel olarak, yaz turizmi ülke ekonomileri için önemli bir canlılık kaynağıdır ve ekonomik göstergeler üzerinde belirgin etkilere sahiptir.

Etkinlik Yaz’ı

Istanbul Caz Festivali: Her yıl Temmuz ayında gerçekleşen bu festival, caz müziğinin en önemli isimlerini ve genç yetenekleri İstanbul’a getiriyor. Konserler, jam session’lar, atölye çalışmaları ve sokak performansları gibi çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

Bodrum Klasik Müzik Festivali: Ege’nin incisi Bodrum’da düzenlenen bu festival, klasik müzik tutkunları için bir buluşma noktasıdır. Her yıl Temmuz ayında düzenlenen festivalde dünyaca ünlü orkestralar, solistler ve şefler unutulmaz konserler sunuyor.

Antalya Film Festivali: Türkiye’nin en önemli film festivallerinden biri olan Antalya Film Festivali, sinema dünyasının önemli isimlerini ve yerli-yabancı filmleri bir araya getiriyor. Temmuz ayında düzenlenen festivalde gala gösterimleri, yarışmalar, seminerler ve atölye çalışmaları gibi etkinlikler yer alıyor.

Bodrum Dans Festivali: Bodrum’un eşsiz atmosferinde düzenlenen bu festival, dansseverleri bir araya getiriyor. Temmuz ayında gerçekleşen festivalde dans gösterileri, dans atölyeleri, salsa partileri ve sokak performansları yer alıyor.

Istanbul Uluslararası Film Festivali: Her yıl Temmuz ayında düzenlenen bu film festivali, dünya sinemasının en yeni ve ilgi çekici yapıtlarını İstanbul’a getiriyor. Gala gösterimlerinin yanı sıra, yarışma bölümleri, retrospektif gösterimler, paneller ve söyleşiler de festivalin parçası.

Bu etkinliklerin yanı sıra, yaz aylarında Türkiye’nin birçok farklı şehrinde birçok etkinlik düzenlenmektedir. İlgi alanlarınıza göre seçim yapabilir ve unutulmaz bir yaz tatili geçirebilirsiniz!

Susuz Yaz

2024 yılında dünya, iklim değişikliği ve kuraklık gibi çevresel sorunlarla karşı karşıya kalıyor. İklim bilimcileri, artan sıcaklıkların, aşırı hava olaylarının ve kuraklık riskinin giderek arttığını belirtiyorlar. Özellikle Türkiye gibi kuraklıkla mücadele eden ülkeler, iklim değişikliğinin etkilerini derinden hissediyor.

Kuraklık, tarım, su kaynakları ve ekosistemler üzerinde ciddi bir tehdit oluşturuyor. Azalan yağışlar, baraj ve göllerin su seviyelerinde düşüşe neden olurken, tarım arazilerinin sulanmasını da zorlaştırıyor. Tarım sektörü, kuraklık nedeniyle ciddi zararlar görebilir ve gıda güvenliği riski artabilir. Ayrıca, su kaynaklarının azalması, içme suyu temininde sorunlar yaratabilir ve ekosistemlerin dengesini bozabilir.

İklim değişikliği ve kuraklıkla mücadelede acil eylemler gerekmektedir. Yeşil enerjiye geçiş yapmak, fosil yakıtlardan vazgeçmek ve enerji verimliliğini artırmak gibi adımlar atılmalıdır. Ayrıca, sürdürülebilir tarım uygulamaları benimsemek, su tasarrufu önlemleri almak ve ekosistemleri korumak da önemlidir.

2024 yılında Türkiye, iklim değişikliği ve kuraklıkla mücadelede daha etkili politikalar benimsemelidir. Hükümetler, kuruluşlar ve bireyler, bu küresel sorunla mücadelede işbirliği yapmalı ve acil eylem planları oluşturmalıdır. Ancak bu şekilde, iklim değişikliği ve kuraklık gibi çevresel tehditlerle başa çıkabilir ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz.

Ikea ve Sandalye

İkea, modern mobilya tasarımında önemli bir rol oynamış ve sandalye tasarımında da büyük katkı sağlamıştır. İsveç merkezli olan Ikea, 20. yüzyılın ortalarında kurulmuş ve uygun fiyatlı, işlevsel ve şık mobilyalarıyla tanınmıştır. Ikea’nın sandalye tasarımları, genellikle minimalist ve pratik bir yaklaşımla üretilmiştir.

Ikea, tasarımlarında genellikle dayanıklı malzemeler kullanır ve montaj kolaylığı sağlayacak şekilde ürünlerini tasarlar. Bu özellikleriyle Ikea, kullanıcıların evlerindeki mobilyaları kolaylıkla monte edebilmelerine ve uzun süre kullanabilmelerine olanak tanır.

Ikea’nın sandalye tasarımları, çeşitli tarzlarda ve renklerde mevcuttur, bu da kullanıcılara geniş bir seçenek sunar. Ayrıca, Ikea’nın yenilikçi yaklaşımı ve uygun fiyatlı ürünleri, birçok kişinin modern mobilyalara erişimini kolaylaştırmıştır.

Ikea’nın sandalye tasarımları, genellikle kullanıcıların konforunu ve pratik kullanımını ön planda tutar. Bu da Ikea’yı sandalye tasarımında önemli bir aktör haline getirirken, tasarımlarıyla geniş bir kullanıcı kitlesine hitap etmesini sağlamıştır.

Bauhaus ve Sandalye

Bauhaus dönemi, mobilya tasarımında önemli bir katkı sağlamıştır ve özellikle sandalye tasarımında etkili olmuştur. Bauhaus’un minimalist ve işlevsel tasarım anlayışı, mobilya tasarımında da kendini göstermiştir.

Bauhaus’un sandalye tasarımları, genellikle metal boru çerçevelerle desteklenen, sade ve geometrik formlara sahip olanlar olarak bilinir. Bu tasarımlar, sanat ve endüstriyel üretim arasındaki dengeyi sağlamak amacıyla işlevselliği ve estetiği bir araya getirirler. Bauhaus’un sandalye tasarımları, o döneme kadar alışılmışın dışında bir yaklaşım sunmuş ve modern mobilya tasarımına önemli bir ilham kaynağı olmuştur.

Bauhaus döneminde tasarlanan sandalyeler, özellikle Marcel Breuer, Ludwig Mies van der Rohe, Mart Stam gibi ünlü tasarımcılar tarafından ortaya konmuştur. Bu tasarımlar, hala günümüzde de modern mobilya tasarımında referans olarak kullanılmaktadır.

Sandalye

İlk sandalyelerin ne zaman kullanıldığına dair kesin bir bilgi olmamakla birlikte, arkeolojik bulgular ve tarih öncesi kültürlerin incelenmesi bize bu konuda bazı fikirler verebilir. İnsanlar taş veya ağaç blokların üzerine oturarak oturma eylemini uzun süredir gerçekleştiriyor olabilirler, ancak belirli bir tarih vermek zordur.

Antik Mısır’da yaklaşık olarak MÖ 3000-2000 yılları arasında, tahtlar ve sandalyeler sosyal statüyü gösteren semboller olarak kullanılmaktaydı. Mezopotamya ve antik Yunan gibi diğer eski medeniyetlerde de oturma mobilyaları kullanılıyordu, ancak bunların ne zaman tam olarak ortaya çıktığına dair net bir bilgi yok.

Genel olarak, sandalyelerin insanlık tarihi boyunca evrim geçirdiğini ve tasarımlarının zamanla değiştiğini söyleyebiliriz. Ancak ilk sandalyelerin kesin olarak ne zaman kullanılmaya başlandığına dair net bir tarih vermek güçtür.

Sandalyenin tarihi, oturma eyleminin tarihine dayanır ve insanlık tarihinin çok eski dönemlerine kadar uzanır. İlk sandalyeler, taş veya ağaç blokların üzerine oturulan basit yapılardı. Antik uygarlıklarda, sandalyeler özellikle yöneticiler, soylular ve din adamları için önemli sembollerdi.

Mısırlılar ve Mezopotamyalılar, ahşap sandalyelerin erken örneklerini kullanıyorlardı. Antik Yunan ve Roma’da ise daha karmaşık sandalye tasarımları görülmekteydi; bu sandalyeler çeşitli malzemeler kullanılarak üretiliyor ve sıklıkla işlemeli detaylarla süsleniyordu.

Ortaçağ Avrupa’sında, sandalyeler genellikle tahtlar şeklindeydi ve sadece soylular, kilise liderleri veya önemli kişiler tarafından kullanılıyordu. Ancak Rönesans dönemiyle birlikte mobilya üretimi ve tasarımı daha sofistike hale geldi ve sandalyelerin yaygın kullanımı arttı.

Sanayi Devrimi’nden sonra, sandalye üretimi endüstriyelleşti ve farklı malzemelerin kullanımıyla birlikte çeşitli tarzlarda sandalyeler ortaya çıktı. Modern sandalyeler, ergonomi ve konfor gibi faktörlere daha fazla önem veren tasarımlarla karşımıza çıkıyor ve ev, ofis, restoran gibi birçok alanda kullanılıyorlar.